Çukurova'da bahar harikadır. Gök, masmavi; kırmızı topraklar yemyeşildir. Çukurova'nın bereketli toprağına, dört kilo çiğit at, seksen kilo pamuk versin.
Çukurova insanına, peygamberler, kitaplar dolusu sabır, tevekkül, kanaat getirmiştir. Allah adına. Ölseler bile ne.?! Öte dünya vardır.. Uçup gideceklerdir, cennet-i âlâ'ya.. Cennet-i âlâ'da, yağdan, baldan dağlar, sütten ırmaklar..
- Madem hemşerimiz bu fabrikanın sahibi, ne yapıp yapıp göreceğiz onu.
- Fabrika sahibi hemşeriniz mi olur.?
- He, hemşerimiz olur.
- Hıh hıh..
- Hemşerimiz olduğuna inanmadın mı.?
- İnandım oğul inandım a..
- Dâ ne.?
- Doğrusu şu ki burası şeher. Fabrika. Hemşeri memşeri geç bi kalem. Boyuna adam çıkarıyorlar işten.
- Hemşerimizi nasıl görürüz acıba.?
- Boşverin hemşeriye memşeriye. Amele işlerine garışmaz o. Onun vazifesi otomibiline gasılıp fabrikya gelmek. Garnı acıkınca da yine otomobiline gasılıp evine yemeğe gitmek.
- Topal Ağa, borç verir misin.?
- Vermem.!
- Niye.?
- Günah.!
- Günahsa bağa. Faiz almak günah deel mi.?
- O başka, o başka.
- Nasıl o başka o başka.?
- Müslümanlıkta faiz var mı lan.?
- Ben sakat aciz bir insanım oğlum. Hem ben faizle para vermiyorum ki.! İnsanlara yardım ediyorum.
- Acımdan gözlerim kararıyor. Sende hiç Allah korkusu yok mu lan.!?
- No'luyo lan.?
- Donuyoh.
- Donuyoruz desene lan, hırt.!
- Donuyoh.
- Donuyoruz de be.!
- Donuyoh.
- Mahsus mu yapıyorsun.? Do-nu-yo-ruz.
- Do-nu-yoh.
- Ayı efendim ayı.! Donuyoruz.
- Diyemem kâtip efendi. Dilim alışmış bir şefer. Dönmüyor.
- Nefesini tüketme, bunlar nerde insanlık nerde. Bunlara var mı somun, yerler.
- Eeeh.!
*
- Donuyoruz.
- Kâtibe neden demedin.?
- Keyiflensin diye. Bizi ayı, kendini adam bellesin fıhara.
- Irgatbaşı yerine adam aldı. Fabrika bu, gözünün yaşına mı bakacaklar.!
- Hasta demediniz mi.?
- Dediiik.
- Ne dedi.?
- Abooo.. Demek hasta, dedi.
- Hepimizinki de bir ekmek derdi mesela. Sen çalışan ben çalışacam, o yatacak. Olmaz.! Biliyom, ölüm Allah'ın emri, emri yaa..
- Doğru.
- Yoksa niye geldik ki gurbete.!
- Herif kolayını buldu. Nasıl olsa karnı doyuyo. Ohh.
- Heee..
- O ne.! Ağlıyo musun be.! Terlemişin be.! Senin bu hastalığını bildim ben. Üşütmüşsün. Satlıcan olmuşsun.. Bi gripin yut, üstüne de iki bardak çay içtin mi, Allah'ın izniyle hiç bi'şeyciğin galmaz. Gripin de çay da 50 kuruşun başında. Şiişşt, 50 kuruşun yok mu.?
- Yok emmi, valla yok..
- Canııım, 25'in olsa da olur.
- Bubam, bubam demişti; şehirden gelirken bana şu Kara Hafiz'ın torunu Dürdane'ninki gibi yeşil bi saç tokasıyla, kırmızı bi tarak getirir misin.? Vay yavrum vay, ben de bu dertten kurtulursam, ayağa kalkarsam Yusuf..
- Gelin buraya. Verin zarflarınızı. Eksik filan değil, tamam paralarınız.
- Bu böyle olmaz. Gadere 45. Hemşerimizin yanına gidelim, halimizi arz edelim.
- Geçen parada istettiği 5'ler lira borcu da söyle.
- Ulan ibneler. Ne diye beni ettiniz şikayet.! Hep senin başının altından çıkıyor bunlar. Acıdık, sizleri işe aldık, sonra beni ettiniz şikayet.! Defolun.! Çabuk defolun burdan, yallah.!
- Bırak Ali, bırak gardaş.! Biz ölmüşüz be.. Yazık bize. Bizde töbe iş yokmuş. Biz gendimiz kandırıp ırmağa atlamalıymışız.
- Niye be Yusuf.?
- Adam tokadı attı, sustuk.! Govdular sustuk.! Demek anamıza avradımıza sövseler gene susacaaz.
- Sus. Sus gardaş ağlama. Erkek adam ağlamaz.
- Ben de biliyom, ağlamaz ama..
- Neyse, oldu bi sefer. Sana tokat attığında ona şöyle bir gara gucak girmek vardı ya, neyse.. Oldu bi kere.
- Çalışacaksınız ama iş yok şimdi.
- Yok mu.?
- Biz de senin için teptiydik işimizi efendi.
- Benim için niçin teptiniz işinizi.? Söyledim ben size, o zaman deseydiniz yaz, yazacak isim dörder liradan. Şimdi, üçer lira, isterseniz yazayım. Demezseniz yaz, gelirsiniz yarın. Vermem bu parayı da.
- Peki efendi, yaz. Çalışacaaz.
- Burda bir adet var. Beni kim kollarsa işimde onu tutarım. Niye.? Çünkü bu inşaatın sahibinin adamıyım. Taşeron benim işime karışmaz. Vız gelir..
- Biz çalışırken, işimize ortak oldukları yok. Paraya gelince..
- Paraya gelince pek yavuzdurlar.
- Zehir zıkkım olsun.! Ciğerlerine yapışsın.! Yapışır de mi Yusuf.?
- Hee, yapışmaz mı.?
- Nası yapışır.?
- Sülük gibi..
- Öte dünyada he.?
- Hee, öte dünyada..
- Göremedikten sonra.. Görebilmeliyim ki yüreğim soğusun. Göremedikten sonra, yüreğim soğumadıktan sonra neye yarar.?!
- Allah'ın acımadığına..
- Acımadığınaymış.. İnsan ol da sen acı..
- Acımadığınaymış.. İnsan ol da sen acı..
- Ya olmalı insan, vermeli canını insan için, yahut etmemeli kalabalık dünyamızda.
- Ulan köpek, oldun usta, haa..
- Allah'ın sayesinde.
- Diyil Allah'ın sayesinde. Açtın gözünü, oldun usta. Hadi, çalış bakalım.
- Bu inşaatın temelinde yalan vardır. Betonunu çaldınız, demirini çaldınız. Benim ustalığım beş para etmez artık. Bu inşaatta benim alınımın kıymetinin ne kıymeti vardır.?
- Sana ne be adam.! Sen işine bak.! Hiç utanmadan benim temiz alnıma kara mı çalaysun.? Sıçtırma temeline.!
- Bu temelin içine sıçtınız zaten, bok doldu. Temelde beton demir arama, çimento arama. Tezek bütün inşaat.
- Sen aldığın paraya bak Kılıç.!
- Sıçıyım parasına.!
- Ben gidiyorum. Koyarlar belki yerime seni. Olma kula kul, öpme el ayak. Kirlenmesin ağzın. Ya ver canını insan için, ya etme kalabalık dünyamıza. Hadi kal sağlıcakla.
- Çalıştın mı len sen hiç patozda.?
- Yok.
- Ulan, benim başıma da hep böyle adamları gönderirler.
- Paydos verek mi.?
- İnsafına kamış bi şey.
- Biraz daha çalışsın dümbükler.
- Allah size kel versin de tırnak vermesin. Elinize fırsat geçti mi Firavun'dan farksız olursunuz.
- Hadi senin hatırın için paydos edek.
- Benim hatırım için ne kıymeti var.?
- Ne olacak ya.?
- Heriflerin hakları olduğu için vereceksin. Ağır işçi bunlar. İnsafsızca çalıştırmakla daha fazla randıman alacağını mı sanıyorsun.?
- Ne biliyim ben.?
- Bilmediğin işin başına ne geçiyorsun o zaman.?
- Şuna bak, taş anam avradım olsun, taş. Lan size müslüman diyenin..
- Taş, anam avradım olsun, taş.
- Deyyuslar kendileri yer mi.?! Taş ya.. Marifet bunlan ağanın kafasını gözünü yarmak.
*
*
- Buyrun bakalım efendiler.
- Ağzını bozma.!
- Efendi sensin. Efendi senin Ebu Ceddin. Efendi senin dümbük dayın.
Ben ağa da değilim.!
- Niye.?
- Ağa olsam, dayın gibi millete söğer sayar, sopadan geçirir, esrar satar, çay kaynatır, kumar oynatırım yeğenime. Ağama, yeğenime avrat bulurum. Bulamazsam kendi öz kızımı, avradımı..
Yalan mı, zoruna mı gitti yoksa.! Yalan mı bütün bunlar.!
- Dürzüler, fakir fukaranın nefsi çeker diye de düşünmüyorlar. Allahsızlar. Kör bıçakla enselerinden kesmeli.
- Usta'yı da mı.?
- Yok canım, usta iyi adam. Fıkara babası. Irgatbaşı olacak dümbüğü.
*
*
- Gurtlara bak, gurtlara.
- İdare et, gıyma niyetine idare et.
- Allah ağamızın yokluğunu vermesin. Vermesin ki, vermesin.
- Bizi elsiz goyduğu yoh.
- Gözü gönlü toh deyyusun hali başkadır.
*
*
- Herifler size lokantadan has ekmekle yemek mi getireceklerdi.! Götür değiştir.
- Sizin ananıza avradınıza. Hadi ula iş başına.!
- Sen ne demek istiyosun be.!
- Hadi ula iş başına.! Hadi.!
- Hadi ula iş başına.! Gelmiyo bunlar be.! Haha ha..
- Gelirler. Benim ırgatım kuzu gibidir.
- Haha..
- Size 10 dakka müsade.
*
- Ne o.?
- Bu ırgat milletine arka olma Zeyno. Bunlar çalmadan anlarlar. Önlerine düşme. Sonunda sen kötü kişi olursun.
- Bana ne ya.! Heriflerin hakkını çalma, baş kaldırmasınlar.
- Senden arka almasalar baş kaldırmazlar.
- Yoh yaa.!
- Ne yani, etli pilav yediğimiz yalan mı.?
- Doğru ama..
- Eee.?!
- Canım ondan mı sorulur.?
- Bak, elin ağzı torba değil arkadaş söyler. Onda da nefis var sendeki gibi.. O da insan.. En az senin benim kadar.
- Onlar amele, ırgat.
- Sen, ben.?
- Sen ustasın, ben de ırgat başı.
- Sen ben, hattâ ağa olmazsa da işler yürü ama, onlar olmazsa yürümez.
- Eee, onlar da lokantadan yemek getirtsin ağa öyleyse.. Çukurova'ya âdet mi getireceksin.? İcat mı çıkaracaksın.? Bunca yıl böyle gelmiş böyle gidiyor.
- Öyle gelmiişş, öyle gelmiş ama böyle gider mi bilmem.!
- Biz şurda birer eciriz, köle, mal sahibinin atı itiyiz.
- Beni karıştırma.!
- Sen de maaşlı değel misin.?
- Maaşlısı evet; atı, iti, eciri, kölesi..
- Değilsin ha.?
- Ben emekçiyim arkadaş. Köle değil.!
- Arkadaşlar, şimdi neredeyse jandarmalar gelir. İfadelerimizi alırlar. Allah'ını seven doğruyu, dosdoğruyu söylesin. Sen de len Cemo, ağadan bahşişe konmak için milletin paydosunu bile yediğini saklama. Şimdi kara kara düşüneceğine vaktiyle düşünseydin. On kişi eksik patozda, durmamacasına 10 saat çalıştılar, tam 10 saat. Vicdansız, fakir fukara düşmanı.!
Dikkat ettim de, Çukurova hâlâ ''Bereketli Topraklar Üzerinde''nin Çukurova'sı. Bin yıldır bu böyle.
*
Orhan Kemâl 29.9.1968
*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder