Bu Blogda Ara

09 Haziran 2023

Şahsiyet (Dizi)


Şahsiyet, 2018 yılında yayımlanan polisiye ve dram türündeki Türk yapımı internet dizisidir.

Yönetmenliğini Onur Saylak'ın, senaristliğini Hakan Günday'ın yaptığı Ay Yapım imzalı dizinin başrollerinde Haluk BilginerCansu DereMetin AkdülgerŞebnem Bozoklu ve Hüseyin Avni Danyal yer almaktadır.

 


''Başım köpük köpük bulut
İçim dışım deniz
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda
Budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında''
*
''Ne zaman bu şiiri okusam, uzaya gitmiş kadar olurum.''


''Bu hayattaki bütün kötülükleri aslında hiç tanımadığımız insanlar yapar. Onun için de her sabah uyanır uyanmaz, yaptığımız ilk şey, kendimizi kandırmak.''


- Babanızı öldürmek isteyecek birileri olabilir mi.? Yani aklınıza biri geliyor mu.?
- Kim öldürmek istesin ki benim babamı.?
- Hanımefendi.! Babanız Ağır Ceza Hakimiydi.! İllaki içeri birilerini tıkmıştır.
- Ama benim babam kaç senedir emekli.!
- Madem Madrid'den geliyorsunuz, şöyle izah edeyim: Matadorlar emekli olana kadar güreşir ama boğalar ölene kadar.
- Oley.! Oley.! Oley.!!!


- Doldurdun mu depoyu.?
- Evet evet fulledim.
- Benzin koydun.
- Evet.
- İyi. Yalnız bak ne diyeceğim. ''Fullemek'' Türkçe değil. Aslında hiçbir dilde yok öyle bir kelime. Bir daha kullanma olur mu.? Sen en iyisi unut o kelimeyi. Ne güzel olurdu değil mi.? Yanlış bildiğimiz her şeyi unutsak, sadece doğrular kalsa burda, hı.? Ama üzülme ya, burda da bir sürü yanlış var. Ben kızımı mutlu biliyordum, mutlu değilmiş meğerse.


''İnsan bir şekilde ölülere alışabiliyor. Ne de olsa kimseye bir zararları yok. Yani, artık yok. Onun için, mesele yaşayanlara alışmakta. Esas zor olan o.''
*
- ..seri katil bir durum. Ama bu ülkede biraz zor bulursun. Türkiye'de insanlar seri katil olmaz, Türkiye'de insanlar cinnet geçirir.''
*
''Sayın Hakim, ne zaman yasal olacak bu.?''


''Her şeyi affederim de, karısının kıymetini bilmeyeni affetmem. Doğruya doğru, kusura bakma.
Hiç bakma bana öyle, ben başka birini de seçebilirdim. Ama senin suçun büyük. Cezanı da çekmemişsin doğru dürüst. 8 sene ne ki.? Yok haksız tahrik, yok iyi hal; indire indire bir tek madalya takmadıkları kalmış. Ben okudum o mahkeme tutanaklarını; her zamanki gibi, gereği düşünülmüş de, gereği yapılmamış o mahkemede. Onun için, şimdi sen burda, gerçek cezan neyse onu çekiyorsun.''


''Ben bir şey yapmadım ki. Sen yaptın. Siz yaptınız. Hepiniz.! Yapmayacaktınız.!''


- ..gittin mübaşirlik yaptığın Adliye binasını yaktın.
- Adliye Sarayı o bacım. Yanar da, su da basar, çöker de. Delil de kaybolur, dosya da uçar.. Sana bir şey söyleyeyim mi bacım.? Şimdi bunlar, bulmuşlardır benim gibi bir garibanı, vermişlerdir eline üç-beş kuruş para, o da gidip kibriti çakmıştır.
Bak bacım bizim oranın iki şeyi meşhurdur. Bir üzümün kara olanı, bir de adamın karanlık olanı. O bina, her beş-on yılda bir yanar. Anladın mı.? Sıkıyorsa yakanı değil, yaktıranları yakala da göreyim.


- ..yavaş yavaş çürüyorum ben. Ben bu duvarın önünden geçerken, başımı çeviriyorum öyle yürüyorum..
- Ama yine de kaldırmıyorsun onları. Orda duruyorlar.
*
- ..Gösteri içindeyim ben aslında. Bu gösterinin bir tane amacı var, o da, unutturmak.! Unutturma sektörü aslında yani.
- Haksızlık ediyorsun bence kendine.
- Yok yok, öyle. Diyelim bir yerde bir katliam oldu, bir suikast oldu ama faili meçhul kaldı, ben bunu unutturuyorum. Çok büyük bir yolsuzluk oldu, yapan belli her şey belli, ben onu da unuttururum. (..) Masal gibi anlatıyorum. Herkes oturup ağzı açık dinliyor.
O katil yakalanıyor, başka bir katil ortaya çıkıyor, o yakalanıyor başka biri ortaya çıkıyor.. Ben onların da hikâyelerini anlatıyorum.
Ama ne yapmıyorum biliyor musun.? Herkesin belinde, nasıl bu kadar ruhsatlı silah olabiliyor; nasıl oluyor da insanlar bu kadar kolay silaha ulaşabiliyorlar, asla bununla ilgili haber yapmıyorum. Anlatabiliyor muyum.?
Eğer bir silahı unutturmak istiyorsan, o silahın kimi vurduğunu anlatacaksın.
Ama bitti artık. Ben bütün bunlardan o kadar çok sıkıldım ki.!
- Ne yapacaksın.?
- Küfredebilir miyim.?
- :))
- Hepsinin amına koyacam. Hiçbir şey unutturmayacağım artık.!




Hiçbir dünyalı bu dünyaya dayanamaz, ya da katlanamaz, ya da inkâr eder, ya da yalan söyler, ya da susar, ya da kusar, ya da kurar, ya da kaçar, ya da çalar, ya da bozar, ya da doğurur, ya da boğulur, ya da sarhoş olur, ya da âşık olur, ya da durur; ve kurur, ve solar, ve sorar, ve kızar, ve dolar, ve boşalır, ve kasılır, ve inanır, ve yaratılır, ve savaşır, ve yaralanır, ve dener, ve dener, ve yanılır... Ve dener, ve yanılır... Ve dener, ve yanılır...
Vicdan denen şey bağırsak gibidir, sen uyurken de çalışır. Köreltsen de insâniyetini, işlediğin o korkunç cinâyet, çıktığın idam sehpasıdır. Sımsıkı düğüm olur boynunda, kurbanının yağlı urgan gibi elleri. Kimse katil olduğunu bilmese de, her gece kendin asarsın, kâbuslarında kendini. Bağırsak, vicdan gibidir. Derdin boşaltmaksa içini, kendin çekersin ipini. İnsan dener ve yanılır.! İnsan dener ve yanılır.! İnsan dener ve yanılır.!



- Bence insanın adının bir anlamının olmasının hiçbir önemi yok.
- Neden.?
- Kimse adını kendi koymuyor da ondan..



''Bu dünyada aşktan başka macera kalmadı''
*
Teori akıldır. Ama komplo teorisi akıl hastalığıdır. Çünkü teorinin kanıtları gerçeklere dayanır. Ama bir komplo teorisinin kanıtı yine bir komplo teorisidir. Kendisidir yani. Yanıldığında bile haklıdır. Bir komplo teorisi asla yanılmaz. Bir de kimler asla yanılmaz biliyor musun Nevra? Aptallar...
*
Normalde dolandırıcılık umutla çalışır. Bir dolandırıcı gelir size: ''Bana 1 liranı ver, sana 10 lira olarak geri vereceğim,'' der. Siz de aç gözlüyseniz umutlanırsınız. Ve ona, 1 lirayı verirsiniz. Ama bu ülkede dolandırıcılar, artık umut satmıyor. Kolayı var. İnsanlar sizden o kadar çok korkuyor ki, telefonda: ''Ben polisim,'' diyen birine sahip olduğu tüm parayı verebiliyorlar. Eğer bir ülkede dolandırıcılar umutla değil, korkuyla dolandırıyorsa, o ülkede hiç kimseye ne iş yaptığını ya da kim olduğunu sormazsınız.


- Ben aslında hep gidiyorum, dışardan belli olmuyor ama, durduğum yerde hep gidiyorum. (..)
En korktuğum şey eski Nevra'ya dönmek.
Galiba ben, insanlarla nasıl yaşanır bilmiyorum. Yani insanlarla nasıl konuşulur; arkadaşlarla neler yapılır; sevgilin olursa onunla nasıl vakit geçirilir; biriyle arandaki mesafe nasıl ayarlanır, bunların hiçbirini bilmiyorum aslında. Ama hep biliyormuş gibi yaptım. Ve hep yanlış yaptım. Hiç istemediğim ilişkilerim oldu. Hiç sevmediğim arkadaşlarım oldu. ''Hayır'' diyemedim kimseye. Neden bilmiyorum ama, insanların benimle ilgili fikirleri hep çok önemli oldu. Sanki herkesi mutlu etmem gerekiyormuş gibi.
- Çünkü sen iyisin.
- Hayır. Çünkü ben zayıfım. Hattâ o kadar zayıfım ki, o kutuları açıp eski Nevra'yla karşılaşmaktan bile çok korkuyorum. (..) Eski Nevra, kendini ne zaman yalnız hissetse, kendini bir erkeğin kollarına attı.
(..) Ben kendimden kaçtım. Sende yeni bir hayat istedim. Kimsenin beni tanımadığı yeni bir hayat. Daha doğrusu, beni tanıdığını zanneden insanların olmadığı bir hayat. (..)
Ne tuhaf değil mi.? Sen kendini kovalıyorsun, ben kendimden kaçıyorum. (8. Bölüm)
*
- Peki n'apıcaz şimdi.?
- Sanat.! (9. bölüm)


İnsan bir sorar değil mi.?
''Yaşamak istiyor musun.?'' der..

9. bölüm




''Hayatını adalete adamak şahsi bir mesele değil, bir şahsiyet meselesidir.''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bizim Krino - Our Krino / Belgesel

  Anthony Kafato (Oğlu): * Bize öğrettiği üç önemli değer vardı. Bunlar: dürüstlük, saygı ve çalışmak.. Eğer bu üç şeyi yaparsak, kendimizle...