Bu Blogda Ara

12 Ağustos 2021

Tarkovski - Ayna (The Mirror) (1975)



 Ayna

Yönetmen: Andrei Tarkovsky

Yıl: 1975

*

Oyuncular: Margarita Terekhova, Oleg Yankovskiy, Filipp Yankovskiy, Ignat Daniltsev, Nikolay Grinko, Alla Demidova, Yuriy Nazarov, Anatoliy Solonitsyn, Larisa Tarkovskaya, Tamara Ogorodnikova, Yuri Sventisov, Tamara Reshetnikova, Innokentiy Smoktunovskiy, Arseniy Tarkovskiy, E. Del Bosque

*

Tür: Biografi, Dram

*

Birçoklarına göre Tarkovsky’nin en derinlikli eseri olan Ayna, yönetmenin kendi yaşamından yola çıkarak aşk, anılar, bağlılık ve belki de hayatın kendisi üzerine şiirsel bir film. Tarkovsky’ninki olup olmadığı belirsiz, orman içinde bir kulübede, II. Dünya Savaşı’nın öncesinde, yönetmenin eski karısı, annesi, babası, kendi ve ebeveynlerinin kuşakları arasında gidip gelerek anlatılan bir rüya, Ayna’nın yansıttıkları.Efsanevi yönetmenin anne ve babasının gerçekten iştirak ettiği film, ailenin evlerinin eskiden bulunduğu aynı yere hakikaten inşa edilen bir kulübede çekildi. Baba Tarkovsky şiirlerini kendi sesiyle okudu. Anne ise kameranın karşısına geçti.Eleştirmenler Tarkovsky’nin aslında bu filmi Solaris’ten önce çekmek istediğini ancak Sovyet sansürcülerden ürktüğü için politik olarak daha az ristli olan filmi öne aldığını söylerler.

- Biliyor musunuz burada çok ilginç şeyler var. Kökler, çalılar..
Hiç bitkilerin hissedebildiklerini hatta algılayabildiklerini
düşündünüz mü.?
Ağaçlar, bu fındık ağacı..
- Şu kızılağaç..
- Umrumda değil.. Hiçbirinin acelesi yok.
Oysa biz etrafta koşturup, yaygara koparıyoruz ve
sıradanlığımızı haykırıyoruz.
Çünkü iç doğamıza güvenmiyoruz.
Sürekli şüphe içindeyiz ve telâşlıyız.
Durup düşünmeye zamanımız yok.


önseziye inanmam.
hurafelere güvenmem.
korkum yok, iftiradan ve zehirden.
ölüm yok, dünyada.
herkes ölümsüz.
her şey ölümsüz.
17 yaşındayken de, korkma ölümden
yetmiş yaşındayken de..
yalnızca gerçeklik ve ışık vardır.
karanlık ve ölüm yoktur dünyamızda.
hepimiz bir denizin kıyısındayız.
ve ben ağı çekenlerdenim.
ölümsüzlük geçip giderken
bir evde yaşayın.
o ev asla çökmeyecek.
istediğim bir çağı getireceğim.
içine girip evimi yapacağım.
bu yüzden çocuklarınız ekmeği paylaşıyor
ve masama oturuyor eşleriniz..
sofram atalarınıza açık, torunlarımıza da.
gelecek şimdiden tasarlandı.
elimi kaldırdığımda,
beş ışın göndereceğim size..
ben geçen her günle güçlendim.
ve pınarlarımı topladım etrafıma.
zamanı ölçtüm, dünyayı aşarak.
ve Ural Dağları’ndan geçer gibi geçtim içinden.
kendime göre bir yüzyıl seçtim.
güneye akın ettik,
bozkırlarda toza toprağa bulandık..
otlar yandı, çekirge sıçradı.
at nalına dokunup öleceğim..
kehanetinde bulundu bir keşiş gibi.
kaderimi terkime atıp taşıdım ben.
şimdi gelecek günlerin önünde,
bir çocuk gibi duruyorum.
masum ve temiz.
ölümsüzlüğüm yeter bana,
yeter ki kanım aksın asırlarca damarlarımdan.
biraz sıcaklık ve güvenli bir barınak için,
hayatımı verebilirdim kendi isteğimle ve özgürce..
onun uçuşan iğneleri sürüklemezdi beni.
dünyayı dolaşan iplik gibi.


insanın bedeni tıpkı yalnızlık gibi.
kulakları ve gözleri kocaman bulutlar çizer.
artsız arasız ruhumuz ve derinin üstünde.
eldiven gibi giyilmiş yara yara üstüne,
engellerin arasından gökyüzüne yükselir.
buzdan iradenin ve
kuş kanatlarının üstünde
ve kendi ormanlarının
canlı hapishanesinde
parmaklarının arasından işitir
yedi denizin kükreyen ve
parıltılı boru sesini.
ruhumuz bedensiz
bir günahkar sanki
ve sanki cevapsız bir bilmece..
ne eylem, ne düşünce ve ne tek bir satır gelir
kimsenin raks etmediği o yerde
raks edip dönenden..
ve ben rüyamda
bana bir başka kılıkta
başka bir ruh gibi görünürüm.
inançsızlıktan umuda koşar,
ispirto üzerindeki alev gibi
gölgesini salmadan gezer yeryüzünde
ve yadigar olarak masada bırakır
leylak kokusunu..
koş çocuğum
taşı bu bedeni güçlüysen
ve bakır halkanı kovala
bu evrende elinde sopayla,
artık her adım
yaklaştırırken onu
yeryüzü neşeli ve kuru
bir şekilde çınlar kulaklarında..

*****
*****

İlk Buluşmalar (1962) / Arseni Tarkovski
*
Birlikte olduğumuz her an
bir şölendi, newroz şenlikleri gibi,
koca dünyada bitek ikimize. Sen
pervasız ve hafiftin kuş kanadından bile,
bir rüzgar gibi inerdin merdivenlerden
ikişer ikişer aşıp basamakları, bir çırpıda
nemli leylakların arasından kendi
topraklarına alırdın beni, aynanın öte yanına.
*
Gece olunca haz bahşedilirdi bize
açılırdı kutsal kapıları tapınağın
karanlıkta ışıldar, ağır ağır
aramıza uzanırdı çıplaklığımız.
Uyanınca varlığına şükrederdim, yine de bilirdim
minnettarlığımın karşılıksız kalacağını. Sen
uyurdun ve o göksel mavilikleriyle
okşayabilmek için kirpiklerini, masadan üzerine eğilirdi leylaklar,
o mavilikle okşanan kirpiklerin
dingin olurlardı ve ellerin hep sıcaktılar.
*
Nehirler çağıldardı elindeki kadehin içinde,
dağların başı dumanlanırdı,
yakamoza boğulurdu denizler,
sonra sen elinde o camdan atmosfer,
tahtında uyuyakalırdın
ve Aman Allahım!, sen yanımdaydın.
Uyanırdın ve biçim alırdın,
insanların her gün söylediği sözcüklerin,
ağızlardan taşan şen şakrak
sözlerin biçimini alırdın; ve sen kelimesi
yeni anlamına bürünürdü: artık “çar”ımdın.
Seninle tüm alem başka bir şeye dönüşürdü,
sıradan şeyler bile biçim alırdı bir anda,
her şey; testimiz, kadehler -nöbetçi
gibi dururken aramızda ve bir biçim alırdı
o durgun sıvı, katman katman lakin çetince.
*
Sürüklenirdik, nereye olduğunu bile bilmeden,
ve seraplar misali;
masalsı şehirler açılırdı önümüze
ayaklarımızın altına serilirdi kuzu kulakları,
kuşlar aynı rotayı izlerdi bizimle
akıntıya karşı yüzerdi balıklar nehirde
ve gökyüzü gözlerimizin önüne sererdi her şeyini.
*
Bunlar olurken, kader hiç bırakmazdı peşimizi,
elinde usturasını bileyen o manyak hep izlerdi bizi.

******
******

Andrei Tarkovski - Zerkalo, 1975
*
dün bütün gün seni bekledim
gelmeyeceğini tahmin etmişlerdi
hava ne kadar güzeldi, hatırlıyor musun.?
tam bir tatil havasıydı
palto bile giymemiştim
*
bugün geldin ama
kasvetli ve bulutlu hava
bize bahşedilen yağmur yağıyor
ve çok geç oldu
damlalar soğuk toprağa karışıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bizim Krino - Our Krino / Belgesel

  Anthony Kafato (Oğlu): * Bize öğrettiği üç önemli değer vardı. Bunlar: dürüstlük, saygı ve çalışmak.. Eğer bu üç şeyi yaparsak, kendimizle...