Bu Blogda Ara

12 Ağustos 2021

Tarkovski - Solaris (1972) (Öykü: Stanisław Lem)

 

Yeniden vizyona giriş tarihi: 14 Haziran 2019

Yönetmen Andreï Tarkovski

Senarist Fridrikh Gorenshtein, Andreï Tarkovski

Oyuncular: Natalya Bondarchuk, Jüri Järvet, Donatas Banionis

2s 45dk / Fantastik, Bilimkurgu

*

Konusu:

*

Belirgin bir bilince sahip bir gezegendir Solaris. Oraya gelen dünya insanlarının zihinleri ile oynamak ise en büyük gücü ve yeteneğidir. İnsanların bilinçaltına süzülüp oraya müdahele ederek, hafızalarındaki şeyleri maddeleştirir. Burada olanları araştırmakla görevli olarak ilgili üsse gönderilen kişi de gezegenin gücünden payını alacaktır şüphesiz. Böylesi bir gizemle büyülenirken kendi geçmişi ile burun buruna gelecektir. Tarkovski’nin üzerinde çok durulan bu çalışması, bazı yerlerde Kubrick’in 2001’ine Rusya’nın verdiği yanıtı olarak değerlendirilmektedir. Ancak genel olarak bağımsız bir çalışmadır. Hatta bir roman uyarlaması olduğu halde özgünlüğünü koruduğu söylenebilir.

*****

*****

- Küçük bir çocuktu.
- Tanıdınız mı.?
- Tanımadığım biriydi. Daha yakında tur atınca gördüğüm şey bir devdi. Büyüklüğünün akıllara zarar boyutta olduğunu fark ettim. Boyu 20 fitti. Gözleri mavi, saçları siyahtı. Anadan doğma çıplaktı. Ve ıslaktı, daha doğrusu kaygan. Derisi parlaktı. Dalgalarla birlikte yükselip alçalıyordu. Ama kendisi hareket ediyordu. Çok iğrençti.


🌠🌠🌠🌠🌠


- Aldığımız bu uzun yola bir göz atalım. Bütün uğraşımıza rağmen Solaris araştırmalarında başlangıca döndük. Yılların gayreti yararsızlığını kanıtladı. Solaris hakkında tüm bildiklerimiz bana herhangi bir kavrayışla bir araya getiremediğimiz, bir, ayrık olgular dağını hatırlatıyor.
- Esasında bugün, daha da kötü durumdayız. Solaris bilim yozlaşıyor.

🌠🌠🌠🌠🌠   


- Vedalar abartıldığında, sonradan kendini berbat hissedersin.

🌠🌠🌠🌠🌠

- Bence Solaris bilim, sorumsuz imgelemin bir sonucu olarak çıkmazda. Ben sadece gerçekle ilgiliyim. Sizse beni, kendi bakış açınıza ikna etmeye çalışıyorsunuz. ''Kalbi nedenlere'' dayanarak bir yargı bildiremem. Ben şair değilim. Benim sorunum basit: Ya araştırmanın sonunda istasyonu yörüngeden çıkararak Solaris bilimdeki krizleri yasallaştırmak, ya da uç önlemler almak, okyanusu yüksek yoğunlukta ışınlarla bombalamak gibi.
- Şimdi de anlayışımızı aştı diye, yok etmek mi istiyorsun.? Hayır, ben koşulsuz bilgiyi savunuyorum. Bilgi ancak, bir ahlâk kurumuna dayandıkça geçerlidir.
- Bilimi ahlâk dışı hale getiren tek etmen, insandır. Hiroşima'yı hatırla.




- Onu neden gücendirdin.? Kalpsizin tekisin sen. Senin cinsini kozmosa yollamak tehlikeli. Orada her şey çok kırılgan. Yeryüzü bir şekilde, sizin gibi insanlara katlanmayı beceriyor, insanlığa mâl olsa bile..


- Gece gelirler, oysa ki geceler insanların uykularını gidermesi için gerekli. Bu bizim sorunumuz. İnsan uyku hediyesini kaybetti.


- Bilime mi.? Bu hilekârlık.! Hiç kimse bu sorunu çözemeyecek, ne dehalar ne de aptallar.! Kozmosu fethetmeye tutkumuz yok. Sadece yeryüzünü, kozmosun sınırlarına genişletmek istedik. Başka bir dünya isteğimiz yok. Yalnızca, içinde kendimizi göreceğimiz bir ayna. Bağlantı kurmak için çok çalıştık ama başarısızlığa mahkum olduk. Korktuğumuz ve aslında gerek duymadığımız bir ereğin peşinde koşmakla komik görünüyoruz. İnsan, insana lâzım.!
Guibariane'e içelim, bir insanın anısına. Yaptıklarına, kusursuzca.
- Hayır, Guibariane korkmamıştı. Korkmaktan daha kötü şey vardır. Çıkış olmadığını görünce, öldü. Onların sadece kendisine olduğunu düşündü.
- Bütün bu kalp kıran dırdırlar sadece ikinci sınıf Dostoyevski.


- Sen kendini ne sanıyorsun da bizi yargılıyorsun.?
- En azından ben neden burada olduğumu biliyorum. Doğa, insanı bilgilensin diye yarattı. Gerçeğe doğru yürüyüşünde, insan bilgiye mahkum edildi. Geri kalanın bir önemi yok.
- Bence Chris ikinizden de mantıklı. Bu acımasız koşullarda bir tek o insan gibi davrandı. Siz ikiniz, bütün bunlar sizi hiç ilgilendirmiyor. Ziyaretçiler, harici düşmanlarmış gibi davranıyorsunuz. Ama, ziyaretçiler sizin bir parçanız. Onlar, vicdanınız.

🌠🌠🌠🌠🌠

- Konu bir insanın neden sevdiği değil. İnsanlar olarak insanlığımızı, saygınlığımızı kaybediyoruz.

🌠🌠🌠🌠🌠

- Bu sebatkâr dirilmelere de bir türlü alışamadım.

🌠🌠🌠🌠🌠


- Merhamet gösterdiğimizde ruhlarımızı boşaltıyoruz. Belki öyledir. Acı çekmek, hayatı gri ve güvenilmez gösterir.
Hayır, buna inanamıyorum. Bunu kabul etmeyeceğim. Hayat için, vazgeçilmez olmayan hayata, bir yolla zarar mı veriyor.?
Hayır, bu da doğru değil. Hiç de doğru değil. Tolstoy'un genel olarak insan türünü sevmek yolundaki ızdırabını unuttun mu.?
Ne kadar zaman geçti.? Hesaplamadım. Yardım et. Diyelim ki seni seviyorum. Aşk hissedebildiğimiz bir şey, ama asla açıklayamayız. Sadece ''aşk düşüncesi'' açıklanabilir. İnsan, kaybedebileceğini sever. Kendini, bir kadını, ülkesini.. Bugüne kadar insanlık, dünya, aşka giden bir yol bulamadı. O kadar azız ki.! Belki de burada olmamızın nedeni olarak anlayalım diyedir.

🌠🌠🌠🌠🌠

- İnsanlık kurtuluşunu utancında bulacak.!

🌠🌠🌠🌠🌠

- Mutluluk, eski moda bir düşünce.

🌠🌠🌠🌠🌠


Kozmik anlamımızı kaybettik. Eskilerin böyle bir derdi yoktu. Hiç, ''neden.?'' diye sormadılar. 
Sisifos mitini hatırlıyor musun.?


- İnsan mutluyken, hayatın anlamı, sonsuzluk hakkındaki diğer şeylerle nadiren ilgilenir. İnsan bu soruları, hayatının sonunda sormalı.
- Ecelimiz ne zaman bilmiyoruz; bu yüzden acele ediyoruz.
- En mutlu insanlar, bu lânetli sorularla canını hiç sıkmayanlar.
- Biz hayatı, onu anlamlandırmak için sorguluyoruz. Henüz basit, insani doğruları korumak için gizeme ihtiyaç duyuyoruz. Mutluluğun, ölümün, aşkın gizemi..
- Haklısın belki. Ama bunu, düşünmemeye çalış.
- Bunu düşünmek, ecelini bilmek gibi bir şey. Zamanını bilmek, bizi ölümsüz yapmaz.
***
J. S.Bach F minör koro prelüdü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bizim Krino - Our Krino / Belgesel

  Anthony Kafato (Oğlu): * Bize öğrettiği üç önemli değer vardı. Bunlar: dürüstlük, saygı ve çalışmak.. Eğer bu üç şeyi yaparsak, kendimizle...